Efes Antik Kenti M.Ö. 8600 döneminde basit bir yerleşim yeri olarak başlamış yüzyıllar içinde büyüyerek döneminde en büyük dünya başkenti olmuştur. İzmir’in Selçuklu ilçesinin Anadolu’nun en verimli topraklarından olan yere kurulmuştur. Batısının ve doğusunu birbirine bağlayan bir limana sahip olması sayesinde şehir fazlasıyla gelişmiştir. Altın çağını M.Ö 129’da Roma İmparatorluğu’na bağlandıktan sonra görmüştür. Asya Eyaleti’nin başkenti olmuştur. Bu dönemde M.Ö 2. Ve 1. Yüzyıl Efes 200.000kişiyi aşan nüfus sayısı ile çağının en büyük metropollerinden birine dönüşmüştür.
Şehirde biriken zenginlik doğal olarak mimariye de yansımıştır. Tekrar ayağa kaldırılarak sergilenen Celsus Kütüphanesi’nin ihtişamından ne kadar etkileyici bir şehir olduğunu tahmin etmek mümkün oluyor. Hatta Roma ile yarışır nitelikte olduğu bile söylenmektedir. Şehrin güzelliği ile en meşhur yapısı ise, şehir Romalılarının eline geçmesinden önce M.Ö. 550 de Lidya Kralı Creseus tarafından yaptırılan ve dünyanın 7 harikası arasında yer alan Artemis Tapınağı’ndan maalesef günümüzde sadece birkaç parçası ve birleştirilmiş bir sütun kalmıştır.
Artemis- Bir Yunan tanrıçası, Anadolu’nun bereket tanrıçası Kibele’nin devamı olduğu ve Yunan kültürüne sentezlendiği düşünülmektedir.
Efes pek çok din ve ırktan insana ev sahipliği yapıyordu. Buranın ihtişamı ve hoşgörü ortamına güvenen Aziz Yuhanna tahmini M.S. 36 yılında İsa’nın kendisine emanet ettiği annesi Meryem’i, Kudüs’te çarmıha gerilişinin ardından güvende olması için buraya getiriyor. Günümüzde Meryem Ana’nın yaşadığı ev dünyanın dört bir yanından gelen insanlar tarafından ziyaret ediliyor.
Efes, çoğu kez yağmalanmış, el değiştirmiş, deprem görmüş, ama her zaman devam etmiştir. Fakat Küçük Menderes’in hazırladığı sona direnmemiştir. Ticaretin bitmesiyle şehrin gerilemesi bir oldu. Doğu Roma İmparatorluğunun yeni başkentinin İstanbul ilan edilmesi şehri tamamen zayıflatmıştır. Artık sadece bir hac merkezi olması ile ayakta duruyordu. Sonrasında 6 ve 7. Yüzyıldaki yıkıcı depremlerle de tuzla biber olup Arapların istilalarından kaçan halkın başka yerleşim yerleri kurmaları için şehri boşaltınca şehir bir daha eski haline geri dönmedi. Ancak Efes antik kentine gittiğinizde bu anlattıklarımızı her köşesinde anımsayıp hissedeceksiniz. Orası hala korunması gereken tılsımlı ve etkileyici bir yer.
Helenistik ve Roma Döneminde Efes’in Bir Dünya Başkenti Oluşu
Küçük bir yaşam merkezi olan bu yerin önem kazıp güçlenmesi Atina Prensi Androklos sayesinde başlıyor. Efes antik kentinde bulunan Hadrianus Tapınağı girişi kısmında Efes’in kuruluşunu anlatan cümleler bulunmaktadır.
Androklos ile başlayan Efes’in büyüme süreci M.Ö. 129 yılında Bergama Kralı Attolos’un bölgeyi Romalılara miras olarak bırakmasıyla en tepeye çıkmıştır. Miras olarak koca bir ülke bırakmak ayrıcalıklı bir durum olsa da Efes’i yaratmıştır.
Amazon Kadınlarının Kurduğu Efsanesi
Efes ilk olarak tarihte amazon adıyla anılan kadın savaşçılar tarafından kurulduğu ve hatta adının Arzawa ( Ana Tanrıça Kenti) Krallığı’nın şehri olan Apasas’tan geldiği söylenmektedir. Bu döneme dair çok net bilgiler sunulmasa da uzun yıllar bu kısımda yerel halkın yaşadığı düşünülmektedir.